Bizim bir devletimiz ve onun da Dışişleri Bakanlığı var değil mi?
Ürdün'deki o rezilâne, o alçakça, o kahpece gösteriyle ilgili ne yaptılar bilen var mı?
Görmeyenler için hatırlatalım... Ürdünlü turizmciler turistler için gösteri yapıyorlar... Gösterinin konusu, Birinci Dünya Savaşı sırasında Yemen'e ve Süveyş'e personel, levazım ve cephane götüren Türk ordusunun pusuya düşürülmesi...
Kahramanlıkları nadirattan olan insan görünümlü tahta kuruları, 'gâvur'u sevindirmek için Türk'ü vuran, Türk'ü esir alan aşağılık sahneyi sergiliyorlar...
Hangi Türk'ü? Anasının babasının acısından türküler yaktığı Yemen için dünya gözüyle bir daha göremeyeceği Türk'ü... Bilmediği topraklar için kanını sebil eden Türk'ü... İslâm'ın sancaktarlığı uğruna bazı dindaş Arapların emperyalistlerle iş birliği yaptığı dönemde her devir İsmail olmaya razı Türk'ü...
Türk'ü arkadan vurmak nasıl bir 'zafer' tadı vermiş ki bunlara, Türk çekildiğinden beri uşaklıkla meşgul aşağılık yanlarını bastırmak için 100 yıl sonra bile Türk'e vuruyorlar... Batılı turistleri memnun edelim, 3 kuruş kazanalım derken müsamere sahnesinde Mehmetçik'e, Küçük Muhammet'in kanına musallat oluyorlar...
***
Onların ne yaptığı önemli de, bizim devletimizin ve Dışişleri Bakanlığı'mızın ne yaptığı veya ne yapmadığı daha önemli...
Almanya, "Bizde yargı bağımsızdır" iddiasına hiç aldırmadan teröristini elimizden söke söke çekip alıyor, özel uçakla götürüyor... ABD, papazı için NATO müttefikine çok yönlü savaş ilân ediyor... Yunanistan, 2 askeri için her şeyi yaptı ve sonunda iadelerini sağladı... Biz tarihimizi, Türk milletinin kırılan evlâtlarının hatırasını çiğneyip 'gâvur'a pazarlayanlara ses çıkarmıyoruz!..
İran bunlara örnek olsun... 300 Spartalı filmini hatırlayalım... Milat'tan önce 300 Spartalı askerin, 120.000 kişilik Pers ordusuna direnişini anlatan bir filmdi... Filmde 'Pers tarihi ve milleti kötüleniyor' gerekçesiyle İran devleti ayağa kalkmış, filmin tüm dünyada yasaklanması için protestolar düzenlemişti...
İslâm Cumhuriyeti, İran'ın putperest dönemine ait bir eleştiriye bile katlanamazken, İslâm öncesi de olsa kendi tarihine ve kültürüne sahip çıkarken, bugünkü ölçüleriyle Türkiye Cumhuriyeti bayrağının kullanıldığı Ürdün'deki bu iğrenç oyuna ses çıkarılmamış olması İran'la aramızdaki hangi farkı anlatıyor olabilir?
***
Sözde bağımsızlıkları 'bahşedilmiş' olanlar, Şair'in "Savaş bizi karlı dağlara götürdüğü gün / Kızıllığında ısındık / Dağlardan çöllere düştüğümüz gün / Gölgene sığındık" dizelerindeki ruhu anlayamazlar... Tamam da bayrağın ve tarihin emanet edildiği mühür sahipleri neden sessiz kalırlar?
Arap ihanetlerini meşrulaştırmak için "Onlar Osmanlı'ya değil İttihatçılar'a isyan ettiler" diyen IQ'su neredeyse tek haneye düşecek pop-İslâmcı tarihçiler bu rezilliği görmek istemeyebilirler, hatta izah bile etmeye kalkışabilirler!..
Medine müdafii Fahrettin Paşa'yı hırsızlıkla suçlayan Birleşik Arap Emirlikleri'nin Dışişleri Bakanı, bizde profesör unvanlı bir alçağın iddialarını tekrarlamıştı adeta... "Türkçülük yapılmasaydı Osmanlı parçalanmazdı" diye tekerlemeye saplanan milliyet ve Türk düşmanı bu güruh, Türk askerinin Ürdün çöllerinde ne aradığını bile sorgulayabilecek ahlâka da sahip olabilir ve bu adi tiyatrodan rahatsızlık hissetmeyebilir!..
Ya devlet? Devlet-ebet-müddet çizgisinin son halkası böyle sessiz kalabilir mi?
Türk'e ihanetinin karşılığında tahtlarla, taçlarla, uydu devletlerle ödüllendirilenler, bir kardeşleri Ürdün'ün, aynı anda diğer kardeşleri Irak'ın başına getirilenlerin torunları bizimle dalga geçiyor, 'gâvuru eğlendirmek' adına!.. Ama İttihatçılar'ı suçlamaya devam edelim!.. "İhanet ettiler" diyelim!..
Kime ihanet etmişler? Ümmete!.. Sonra ümmetin hayrını düşünen İngilizler piyangodan devlet dağıttı, çok sevdikleri ümmet-i Muhammet'e!.. Bunu da görmeyelim, yok sayalım!..
***
Çanakkale'de dinin izzeti ve Müslümanların selâmeti için şehit olmayı 'Peygamber kucağına koşmak' olarak tanımlayan bir anlayışın bugün düştüğü durum ibret verici... Bir Kerkük horyatı bu durumu galiba çok daha iyi tanımlıyor: "O yar gözün/ Kim gördü o yar gözün/ Aslan gücünden düşse/ Karınca oyar gözün..."